Sivası Tanıtan Genel Sivas Bilgisi Yazısı
Sivas Bölgesinin M.O. 7000 – 5000’li yıllardan itibaren (Neolitik Dönem) iskan edildiği anlaşılmaktadır. Bölge coğrafi yapısı gereği arkeoloji literatüründe “Doğu Kapodokya” diyede adlandırılır.
Anadoluda M.d. 1800 lü yıllarda ilk siyasi birliği kurarak imparatorluğa geçen Hititler’in yerleşim alanları içerisinde bulunan Sivas, Firigyalıların, Lidyalıların, Romalıların ve Bizanslıların egemenliğinde, “Diapolls” ve “Sebast” gibi isimler de almıştır.
Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın komutanlarından Emir Danişment 1071 ‘de Sivas’ı fethederek Danişrnent Beyliğini kurmuştur.
Sultan İzzettin Keykavus Sivas’ı 1220 yılında Selçuklu Devletinin başkenti yapmış, 1343’te Eratna Devleti, 1381‘de Kadıburhanettin Devleti Sivas’ta kurulmuş….
1413 yılında Sivas Osmanhılar’ın egemenliğine girdikten sonra Eyalet-i Rum adı altında Amasya, Çorum, Yozgat, Divriği, Samsun ve Arapkir şehirlerini kapsayan geniş bir bölgenin eyalet merkezi olmuştur.
Milli mücadelenin en önemli tarihlerinden biri olan 4 Eylül 1919’da Büyük Atatürk’ün BaşkanIığında Sivas Kongresi Sivasımızda toplanmış ve yeni Türkiye Curnhuriyeti’nin temelleri Sivas’ta atılmıştir.
çok güzel önemli bilgiler vermiş çok tşkkür ederim ama maaaselef yazı çok az üzgünüm başka sitelere bakacağım bybyy
Sivas Kongresi’nin Açılışı ve Başkanlık tartışması
4 Eylül 1919 Perşembe günü Sivas, tam bir bayram sevinci içindeydi. Sivas halkı, saatler öncesinden Mekteb-i Sultanî’nin önünde toplanmış, binaya giden yolları doldurmuştu.
Açılış saati olan 14.00’e beş kala Mustafa Kemal Paşa odasından çıkıp toplantı salonuna girdi. Doğruca Başkanlık kürsüsüne çıktı. Çünkü bu toplantının düzenleyicisi ve davetçisiydi. Açış konuşmasına şu cümlelerle başladı:
“ Muhterem Efendiler;
Vatan ve milletin kurtuluşunu amaçlayan zorlayıcı sebepler, sizleri bunca sıkıntı ve engeller karşısında Sivas’ta topladı. Yiğitçe azminizi kutlar, sizlere hoş geldiniz demekle mutlu olduğumu arz ederim …. ”
Kongrenin açılışından bir gün önce Bekir Sami (Kunduk) un evinde yapılan toplantıda Mustafa Kemal Paşanın Kongre Başkanlığına getirilmemesi kararlaştırıldı.
Açılış günü kongre salonuna girilirken Mustafa Kemal Paşanın “ Kimi Başkan yapalım? ” sorusuna Rauf Bey: “ Sen Başkan olmamalısın ” cevabını verdi.
Kongre açıldıktan sonra söz alan İsmail Fazıl Paşa, işin içine kişisellik karışmaması, eşitlik ilkesine uyulmasının dışarıya karşı olumlu etki yapacağı gerekçesiyle, başkanlığın birer gün veya birer hafta devam etmek üzere sırayla yapılmasını ve üyelerin temsil ettikleri il veya sancağın adlarının baş harfleri esas alınarak alfabe sırasına göre yapılmasını teklif etti.
Teklif Kongre tarafından kabul edilmedi. Gizli oyla yapılan seçim sonucunda üç olumsuz oya rağmen, Mustafa Kemal Paşa Kongre Başkanlığına getirildi.
Mustafa Kemal Paşanın Kongre Başkanlığına itirazlarının sebebi, kongreden önce hazırladıkları manda isteklerini içeren raporlarını kolaylıkla kongreye kabul ettirmekti.
Erzurum Kongresi Kararlarında Yapılan Değişiklikler
5 Eylül günü bayram kutlama mesajları gönderildi. 6 Eylül Kurban Bayramının ilk günü olduğu için kongre toplanmadı. Bayram günü Sivas Belediyesi’nden bir kurul, Kongre binasına gelerek kutlamada bulunduğundan, 7 Eylül günkü toplantıda ziyaretin iadesi için karar alındı.
7 Eylül günü kutlama telgrafları okundu, verilecek cevaplar belirlendi. Sonra gündemin önemli maddelerinden olan Erzurum Kongresi Tüzük ve Bildiri değişikliği ile ilgili görüşmelere geçildi. Mustafa Kemal Paşanın önceden hazırladığı değişiklik paketi Kongre Genel Kurulu tarafından kabul edildi:
Cemiyetin (derneğin) adı “ Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ” iken “ Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ” oldu.
“ Heyet-i Temsiliye (Temsil Kurulu) , bütün Doğu Anadolu’yu temsil eder ” yerine “ Heyet-i Temsiliye bütün vatanı temsil eder ” denildi.
“ Her türlü işgal ve müdahaleyi Rumluk ve Ermenilik kurma gayesine bağlı sayacağımızdan, topyekûn (hep birlikte) savunma ve direnme ilkesi kabul edilmiştir” cümlesi “Her türlü işgal ve müdahalenin özellikle Rumluk ve Ermenilik kurma gayesine yönelmiş faaliyetin reddi konularında topyekûn savunma ve direnme ilkesi kabul edilmiştir ” şeklinde değiştirilmiştir.
Bu iki cümle arasında anlam bakımından büyük fark vardır. Birincisinde Anlaşma devletlerine karşı düşmanca tavır alma ve direnmeden söz edilmiyor, ikincisinde bu konu açıklık kazanıyordu.
Tüzüğün dördüncü maddesinde geçen “ Osmanlı Hükümeti’nin yabancı devletlerin baskısı karşısında, buraları (Doğu illerini) bırakmak ve ilgilenmemek zorunda kaldığı anlaşılırsa, alınacak idarî, siyasî, askerî önlemlerin belirlenmesi ”, – geçici bir yönetim kurma–ile ilgili olarak Sivas Kongresi “ buraları ” yerine , “ yurdumuzun herhangi bir parçasını bırakmak ve ilgilenmemek ” ifadesini kabul etmiştir.
Bu değişikliklerle yerel bir kongre olan Erzurum Kongresi tüzük ve bildirisi, Ulusal bir kongre olan Sivas Kongresi tarafından genelleştirilerek vatanın tümünü kapsar bir hale getirilmiş oldu.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulması ile bütün yerel cemiyetler bir çatı altında toplanarak, bu cemiyetin şubeleri konumuna getirilmiş oldular. Böylece Millî mücadele merkezi bir örgütlenmeye gidiyor; ulusal birlik ve ortak mücadele sağlanmış, dağınıklık giderilmiş oluyordu.
Erzurum Kongresi kararıyla kurulmuş olan Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Temsil Kurulu, yerini 11 Eylül 1919 günü Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Temsil Kuruluna bırakmış oluyordu.
Sivas Kongresi’nde Manda Tartışmaları
Paris Barış Konferansı’nda Anlaşma Devletleri temsilcileri dünyayı paylaşmaya kalktılar. Ancak çatışık istekler ortaya çıktı. Bazı milletleri tümden esaret altına alamayacaklarını düşünerek, işgal politikalarını örtmeye yarayan yeni bir sömürü yöntemi geliştirdiler ve adına ‘Manda Yönetimi’ dediler.
Paylaştırılacak yeni topraklar, doğrudan devletlerin eline verilmeyecek, uygun görülecek büyük bir devlet, Milletler Cemiyeti adına bir yörede vekaleten yönetimle görevlendirilecekti. Bu vekaleti alan devlet, sömüreceği ulusun bağımsızlığı hak etme süresini belirleyecekti.
Türkiye dışında, Osmanlı toprakları üzerinde kurulmuş bütün devletler galip devletlerin mandası altına girdi ve uzun süre sömürüldü. Atatürk’ün önderliği altında girişilen ulusal Kurtuluş Savaşı başarıya ulaştığı için ‘Tam Bağımsız’ Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.
Manda altına girmekten başka çare düşünemeyen Osmanlı aydınları, tarihi ilişkileri dikkate alarak Amerikan mandası üzerine yoğunlaştılar. Amerika’ya mektuplar yazdılar. Mustafa Kemal Paşaya gönderdikleri mektup ve telgraflarla onu da etkilemeye çalıştılar.
Erzurum’da bulunduğu sırada, Halide Edip (Adıvar) tarafından gönderilen ve Amerikan mandasının ekonomik ve medeni destekten ibaret olduğu sözleri ile dolu mektubu okuduğunda sinirlenen Mustafa Kemal Paşa, yanındakilere şöyle seslenir:
“ Hayır paşalar hayır, hayır beyefendiler hayır, hayır hanımefendiler hayır, manda yok.. Ya istiklal, ya ölüm var..
Amerikan mandası diye çırpınanlar, düşman işgali altında bulunan sinirleri ve zaafları ile bu millete ve bize inanmayanlardır. Bizim hayal ve macera peşinde koştuğumuzu sananlardır. Eğer, bunlar Anadolu’nun ve Türk milletinin gerçek duygularını bilseler, bizim çalışmalarımızın hedefini kavrayabilseler, Erzurum Kongresi kararlarının nasıl bir millî vicdan ürünü olduğunu takdir edebilseler, bu sakim (hastalıklı) fikirlerinden dolayı utanç duyarlar. Bunlar, ümitsizlik ve bozgunluk içinde realitelerden uzak olarak yaşayan ve ne yapacaklarını, ne yapılmakta olduğunu bilmeyen insanlardır.
Kongre hissiyatını açıklıkla belirtmiştir. Heyet-i Temsiliye (Temsil Kurulu) kararını vermiştir. Millî irade şuur ve istikametini bulmuştur. Davamız yürümektedir ve yürüyecektir. Başarılı olmamak için hiçbir sebep yoktur. Hiçbir olumsuz kararı tanımayacağız. Tek ve değişmez parola şudur: Tek tepe, tek kurşun kalıncaya kadar mücadele, yahut da: Ya İstiklal, Ya Ölüm! ”
Erzurum’da, Sivas’a gelme hazırlıkları yapıldığı bir sırada kendisine sorulan: “ Paşam, Sivas’ta galiba manda meselesi bizi çok üzecek ve yoracak ” sorusuna heyecanla şu cevabı verir: “ Ahmaklar, memleketi Amerikan mandasına, İngiliz himayesine terk etmekle kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını temin etmek için bir vatanı ve tarih boyunca devam edip gelen Türk istiklalini feda ediyorlar .”
Kongre için Sivas’a erken gelen İstanbul delegeleri diğer delegeleri de etkileyerek, Amerikan mandasını isteyen bir muhtıra (rapor) hazırladılar. Bu rapor Sivas Kongresi gündemine alındı.
8 Eylül 1919 günü Kongre mandayı tartışmaya başladı. Özellikle İstanbul’dan gelen Kara Vasıf Bey, İsmail Fazıl(Cebesoy) Paşa, İsmail Hami (Danişment) Bey ve Refet (Bele) Bey, Kongre salonunu etkileyecek uzun konuşmalar yaparak, Amerikan mandasını savundular. Kara Vasıf Beyin konuşması sırasında delegelerden biri : “ İstanbul’dan mandayı mı bize hediye getirdiniz? ” diye bağırdı.
Refet Beyin konuşmasının delegeler üzerinde o kadar etkili olmuştu ki, oylamaya geçilmesi durumunda manda kararı çıkacağından korkan Mustafa Kemal Paşa, toplantıya on dakika ara verir.
Ahmet Nuri Bey (Bursa) ve Raif(Dinç) Efendi mandayı savunanları eleştirdiler. Bağımsızlıktan yana tavır koydular. Mandayı savunanları Bağımsızlığa karşı olmakla suçladılar. Bunun üzerine İsmail Fazıl Paşa “Yanlış anlaşıldığı için raporumuzu geri çekiyoruz. Hiç verilmemiş saydık” dedi.
8 Eylül gecesi evlerde ve Kongre binasında manda üzerine konuşmalar ve tartışmalar sürdü. Ertesi gün Kongre manda tartışmalarına devam etti. Rauf(Orbay) Beyin teklifi ile : “Amerika’da yıllardan beri aleyhimizde yapılmakta olan olumsuz propagandaların doğurduğu yanlış anlaşılmaların önüne geçmek için Amerika’dan bir kurul istenmesine ve inceleme sonucunda gerçeklerin gösterilmesi” kararına varıldı.
Böylece hem manda istekleri gömüldü, hem de mandayı savunanlar küstürülmeyerek bu sorun çözüme kavuşturuldu.
Manda konusundaki görüşmelerin sonucu Sivas Kongresi kararlarına şöyle yansıdı : “… Devlet ve milletimizin iç ve dış bağımsızlığı ve vatanımızın bütünlüğü saklı kalmak şartıyla, altıncı maddede yazılı sınırlar içinde, milli ilkelere saygılı olan ve vatanımıza karşı saldırı ve yayılma amacı gütmeyen herhangi bir devletin teknik, sanayi, ekonomik yardımını memnuniyetle karşılarız ….”
Mustafa Kemal Paşa, mandayı savunanları karşısına almadan Sivas Kongresi’ni başarı ile yönetmiş ve mandanın reddedilerek, bağımsızlık kararının çıkmasını başarıyla sağlamıştır. Gösterdiği liderlik sabrıyla, Kongrenin birlik ve beraberlik içinde çalıştığını ve sonuçlandığını dost, düşman herkese göstermiştir.
Manda İsteklerine karşı Bir Türk Gencinin Haykırışı
Manda tartışmalarının yoğun olarak yaşandığı 8 Eylül gününün gecesi Mustafa Kemal’in odası her zamankinden daha kalabalıktı. Özellikle Denizli delegeleri olan Necip Ali, Yusuf Beylerle, Şeyh Fevzi Efendi, Hikmet, Osman Nuri, Ahmet Nuri Beyler lise binasında delegelere ayrılan koğuşta kaldıklarından, onların da katılımıyla Paşanın odasında toplananların sayısı çoğalmıştı.
Mustafa Kemal Paşa etrafındakilere hitaben:
“ İstanbul’dakiler ve buradakiler nevmid (ümitsiz ) ve hasta insanlardır. Ecnebi işgal etkisi altında cesaret ve ümitlerini kaybetmiş olmanın verdiği teessürle ( keder – üzüntü ) ve marazi (hastalıklı ) bir haleti ruhiye ( ruh hali- psikoloji ) içinde hareket ediyorlar. Bunun başka türlü izahı yoktur.”
“Bir milletin istiklâl hakkını aramasından ve bu yolda gerekiyorsa son damla kanını akıtmasından daha tabiî ne tasavvur edilebilir? Şerefsiz, istiklâlsiz, esir bir millet çocukları olarak yaşamak yerine, efendice ve kahramanca ölmek elbette ki şayanı tercihtir ( seçilmeye değerdir). Bunu anlayamamak ne garip mantıktır?” dedi. Delegeler de konuşuyor, manda aleyhinde söz ediyorlardı.
Hikmet ismindeki Askeri Tıbbiye öğrencisi, Sivas Kongresi’nde öğrenci arkadaşlarının temsilcisi olarak bulunuyordu. Aralarında topladıkları para ile onu Sivas’a göndermişlerdi. Heyecanlı, atak bir vatanseverdi.
Gece, Paşanın odasında Hikmet Bey de vardı. Gündüz yaşanan tartışmaların etkisiyle olsa gerek titriyordu. Sanki birdenbire ateş ve heyecan kesilmiş olarak, yüksek sesle:
“- Paşam, delegesi bulunduğum tıbbiyeliler beni buraya istiklâl davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem.. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olursa olsun şiddetle red ve takbih ederiz (çirkin görürüz) . Farzı Muhal (var sayalım) , manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i ‘ vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı’ olarak adlandırır ve tel’in (lanet okuma, protesto etme ) ederiz .”diye bağırdı.
Bu gencin yürekten kopup gelen bu sözleri karşısında orada bulunanların gözleri yaşarmıştı. Mustafa Kemal Paşa da duygulanmıştı. Heyecanlı bir sesle:
“ Arkadaşlar gençliğe bakın, Türk millî bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin.” dedi , sonra Hikmet Beye dönerek:
“ Evlat, müsterih ol. ‘ rahat ol’ . Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz, ekalliyette ‘ azınlıkta’ kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklâl, ya ölüm .”
Tıbbiyeli genç, hemen yerinden fırladı:
“ Var ol paşam …” diyerek Mustafa Kemal’in elini öptü. Mustafa Kemal, kongreye aydın Türk gençliğinin ve tıbbiyenin temsilcisi olarak üniformasıyla katılan bu yiğit delikanlının alnından öptü:
“ Gençler, vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır.” dedi.
Sivas Kongresini Engelleme Çalışmaları ve Ali Galip Olayı
Kongrenin İngiliz ve Fransızlar tarafından baskına uğrayarak Sivas’ı işgal edecekleri tehditleri boşa çıktı. Mustafa Kemal Paşa bu tehditlerin boş olduğunu henüz Sivas’a gelmeden Vali Reşit Paşaya bildirmişti.
Sivas Kongresine delege seçilenlerin Sivas’a gelişleri sırasında bin bir engelle karşılaştıkları, kılık değiştirdikleri bilinmektedir. İşgal altındaki yerlerden delege gelemeyişi nasıl bir baskı altında kalındığının en büyük işaretidir.
Bütün bunların yanında Ali Galip olayı ayrı bir tehdit oluşturmuştur: Elazığ Valiliğine özel görevle atanan Kurmay Albay Ali Galip, 27 Haziran günü Sivas’a gelecek olan Mustafa Kemal Paşayı tutuklatmak için Sivas Valisi Reşit Paşayı baskı altına almıştır. Ancak şehre gelen Mustafa Kemal Paşa tarafından, Kolordu binasında ayakta bekletilerek, ağır sözlerle karşı karşıya bırakılmıştır.
Sivas Kongresi devam ederken, İstanbul Hükümeti Ali Galip’e Sivas Valiliği ile Üçüncü Kolordu Komutanlığını önerir. Ali Galip, bu öneriye karşılık, askerlik kıdemine sekiz buçuk yıl eklenmesini, generalliğe terfi ettirilmesini ve bir miktar tazminat verilmesini ister. 3 Eylül 1919 günü Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşa ve Dahiliye Nazırı Adil Beyin imzalarıyla şartlarının kabul edildiği kendisine bildirilir.
Bu yazışmalar milli mücadele istihbaratınca elde edilecek ve karşı harekete geçilecektir.
Ali Galip, ayrılıkçı bir takım gruplardan asker toplayarak Sivas Kongresi’ni basma hazırlıkları yaparken, çevredeki askeri birliklerin baskınına uğrayacaklarını öğrenince kaçar.
Bu gelişmeler karşısında durumu Padişaha iletmek isteyen Mustafa Kemal görüşmeye engel olunması üzerine İstanbul ile her türlü haberleşmeyi kestirir. 15 gün süre ile soğuk harp başlar. Sonuçta Damat Ferit Hükümeti istifa etmek zorunda kalır.
Yeni kabineyi kuran Ali Rıza Paşa ile süren görüşmeler sonunda “Amasya Görüşmeleri” gerçekleşir. Osmanlı Mebuslar Meclisinin açılışı sağlanır. Bu mecliste “Misak-ı Millî” ilan edilerek hem ulusal sınırlar çizilir hem de tam bağımsızlık kararı yasal ve yetkili bir organ tarafından kararlaştırılmış olur. Mebuslar Meclisi’nde alınan bu tarihi karara tepki olarak İstanbul işgal edilecek (16 Mart 1920) ve bazı Milletvekilleri tutuklanacaktır. Bu gelişmeler ise TBMM’nin açılmasına ortam hazırlayacaktır.
Sivas Kongresi, ulusal bir kongre olma özelliği ve Misak-ı Millî’ye alt yapı hazırlaması bakımından, TBMM’ye giden yolu açmış ve millet egemenliğine öncülük yapmıştır.
İrade-i Milliye Gazetesi
Sivas Kongresi toplanmadan önceki günlerde gelen delegeler, millî ülkü ve hareketlerin geniş ve sürekli bir biçimde yayımlanması için bir gazetenin çıkarılması gereği üzerinde durmuşlardı. İsmail Fazıl Paşanın önerisi ile çıkarılacak gazetenin adı İrade-i Milliye oldu.
11 Eylül Perşembe günkü oturumda basın konusu ele alındı ve haftada iki gün olmak üzere “İrade-i Milliye” adıyla bir gazetenin çıkarılmasına karar verildi. Gazete yönetiminin politik kuruluşla ilgisi bulunmayan birine verilmesi istendi. Bu kişiyi bulma görevi ise Rasim (Başara) Beye verildi. O da Sivas Lisesi’nin çalışkan öğrencilerinden biri olarak tanıdığı, yirmi iki yaşındaki Demircizade Selahattin’i (Ulusalerk) bu işe uygun gördü. Selahattin, görevi sevinçle kabul etti. Dilekçe ile Valiliğe başvurarak gazetenin çıkarma yetkisini aldı ve Sorumlu Müdürü oldu.
Gazete İl Basımevinde basıldı. İlk sayısı 14 Eylül günü çıkan gazetenin çıkış sebebi, yine bu sayıda “ Millî hareketin halka ve dünyaya duyurulması ” olarak belirtiliyordu.
İrade-i Milliye Gazetesinin özellikle ilk beş sayısındaki yazılar, bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından kaleme alınmıştır. Temsil Kurulu’nun Sivas’ta bulunduğu süre içinde 19 sayı yayımlandı.
İlk sayısının sürümü tahmin edilemedi. Bin adet basıldı. Aşırı talep üzerine baskı sayısı artırıldı. Gazete basıldığı günlerde geçmiş baskıları yirmi kuruş yerine, iki yüz kuruşa dahi arayanlar vardı. Özellikle İstanbul’dan büyük bir istek vardı.
İrade-i Milliye, Mustafa Kemal Paşa tarafından Temsil Kurulu adına yayın yapmak için kurdurulan ilk Millî Mücadele gazetesidir.
İngiliz ve Fransız Basınında Sivas Kongresi
The Times Gazetesi , 22 Eylül 1919 : “ Bir Anadolu Cumhuriyeti… asilerin başı: M. Kemal…, Sultanın değiştirilmesinin başlıca gayelerinden biri olduğu bazı mahfillerde ileri sürülmektedir .”
Ranin Gazetesi , 11 Ekim 1919 : “ M. Kemal Paşa Anadolu’da bir millî hareket meydana getirmeye çalışıyor. Bu çocukça bir hayaldir! Bütün cihanın kuvvetine karşı… harpten ezilmiş olan zavallı Anadolu’nun kuvveti ile… kafa tutmasının ne hükmü olabilir? Anadolu’da ne kalmıştır, ne var ki direniş oluşturabilsin? ”
…..
Le Temps Gazetesi , 10 Eylül 1919 : “ Sultanın hakimiyeti hâlâ İstanbul’da ise de ordusu başka yerde, Türk milliyetçilerinin gittikçe güçlendikleri Anadolu’dadır. Sivas’tan, kongreleri Sultana telgrafla bir kararlar listesi bildirdi. Birinci karar şimdiki hükümete güveni reddediyor; ikincisi ise hiçbir Türk toprağının elden çıkmamasını istiyor…
İster beğenin ister beğenmeyin bir Türk gücü yaşıyor. İster beğenin ister beğenmeyin bu güç kendi şuuruna vardı. ‘Hasta adam’ ın gürbüz, hatta rahat durmaz çocukları var ve onun mirasını, hiç değilse bu mirastan hakları bulunan parçayı istiyorlar. Müttefikler ne düşünür acaba? ”
Lyon Republicain , 23 Eylül 1919 : “ Sivil ve asker Türk vatanseverleri, iktidarsızlıkla suçladıkları hükümetlerine karşı ve Türkiye’yi paylaşmak istemelerinden kuşkulandıkları bazı müttefiklere karşı tam bir ayaklanma halindedirler .”
Lyon Republicain , 20 Ekim 1919 : “ Milliyetçi hareket iki büyük avantajdan yararlanıyor: Bir yandan, iklimi çok sert, ulaşım olanakları kıt olan dağlık bölgenin doğal durumu; öte yandan, millî topraklarını savundukları bilincini taşıyan ve müttefiklerin çelişen çıkarlarına karşı tek vücut halinde birleşen şeflerinin su götürmez vatanseverliği.
Bütün güçlüklerine rağmen, Türkiye’nin bağımsızlığı politikası izlenmelidir ”
İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Robeck, Dışişleri Bakanı Lort Kürzon’a gönderdiği raporunda Sivas Kongresi ile ilgili olarak şöyle yazmıştır: (17 Eylül 1919 )
“ Türk milliyetçileri, Türkiye’nin Türklerde kalmasını istiyorlar, yabancı himayesini red ediyorlar. Onlar imparatorluğun ölümünü değil, yeni bir hayat mukavelesini imza etmek azmindedirler .”
Sivas Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti
Sivas Kongresi sonrası, Mustafa Kemal’in henüz Sivas’ta bulunduğu bir sırada Sivaslı vatansever kadınlar bir araya gelerek Anadolu Kadınları Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla bir dernek kurdular.
28 Kasım günü Nümune Mektebinde yapılan bir toplantıdan sonra, valiliğe resmen başvuruda bulundular ve 9 Aralık 1919 tarihli valilik yazısıyla kuruluş onayını aldılar.
AKMVC’nin kuruluşu Mustafa Kemal Paşaya bildirildiğinde : “ Maksat vatanı müdafaadır. Bu teşebbüsün birinciliği şerefini kazandıkları için Sivaslı hanımefendileri tebrik ediyorum ” diyerek bu girişimden duyduğu mutluluğu dile getirmiştir.
Türk kadınının Milli mücadeleye büyük kararlılıkla katılışı gösteren en önemli olay, merkezi Sivas’ta olmak üzere kurulan bu dernektir.
AKMVC’nin Melek Reşit Hanımın Başkanlığı altında 800 üyesi vardı. O günkü illerin idari genişliğini dikkate alırsak, 14 merkezde şubelerinin olması bu kadın derneğinin önemini ortaya koymaktadır. Genel merkezi Sivas olan AKMVC’nin şubeleri: Kangal, Viranşehir, Kayseri, Eskişehir, Kastamonu, Erzincan, Amasya, Pınarhisar, Burdur, Konya, Yozgat, Bolu, Aydın, Niğde.
Savaş şartlarında kimsesiz kalmış olan kadın ve çocuklara maddi ve manevi destek veren bu vatan sever Sivaslı kadınlar, cephedeki askere kıyafet diktiler. Aralarında para toplayarak maddi destelerde bulundular. Yabancı devlet Başkanları ve eşlerine gönderdikleri yazılarla, işgaller karşısında kadın ve çocukların uğradığı zulümleri protesto ettiler. Ayrıca Padişaha, İstanbul Hükümetine, bazı kuruluşlara, yabancı devlet temsilcilerine, (Ulusal haberlere uygulanan sansüre göz yuman) Osmanlı basın kuruluşlarına protesto telgrafları çektiler.
Bütün faaliyetleri İrade-i Milliye ve Hakimiyeti Milliye gazetelerinde yer alan AKMVC, Milli Mücadele tarihimizde haklı ve onurlu bir yere sahip olmuştur.
Sivas Kongresi İle ;
* Bütün ulusal cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ismi altında birleştirilerek bir merkezden yönetilmeye başlandı.
• Manda düşüncesi reddedilerek, ulusal bağımsızlık benimsendi.
• Ulus egemenliğinin ve bağımsızlık ruhunun sürekli kalplerde yaşayacağı ve Anadolu’nun her türlü direnişe hazır olduğu bütün dünyaya duyurulmuş oldu.
• Osmanlı Mebuslar Meclisi’nin açılmasına zemin hazırladığı gibi, Misak-ı Millî kararlarına da öncülük etmiştir.
• Kongre ile Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve ulusal bağımsızlığının korunması istenmiş ve gerektiğinde işgal devletlerine karşı silahlı hareket öngörülmüştür.
• Mustafa Kemal Paşanın Başkanlığında seçilen Temsil Kurulu, yürütülecek siyasi mücadelenin yöneticiliğini üslenerek TBMM’nin açılışına kadar bu görevi yürütmüştür.
• Ulusal bir kongre olan Sivas Kongresi, TBMM iktidarına ve rejimine geçişin kurumu olmuştur.
• Sivas Kongresi, birleştirici, yapıcı ve Türk millî mücadelesini ve Kurtuluş Savaşını bina edici temel bir kongredir.
• Atatürk’ün deyişi ile “ Burada bir milletin kurtuluşunu hazırlayan kararlar verildi ”
• Kongrede alınan kararlar, usûl ve esas olarak demokratik ve millî bir devletin habercisidir. Kongre ile Türk milleti kendi kaderine el koymuş, vatanın bölünmez bütünlüğü ve tam bağımsızlık hedefiyle Kurtuluş Savaşı’nın esaslarını ortaya koymuştur.
• Yürekli bir şekilde alınan ve büyük bir azimle uygulanan bu kararlar sonucunda kesin bir zafer elde edilmiş ve demokratik, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu gerçekleştirilmiştir.
Sivas’ta Komutanlar Toplantısı
İstanbul Hükümetinin Mebuslar Meclisinin Anadolu toplanmasına razı olmadığı her halükarda İstanbul’da toplanacağı, Salih Paşa tarafından Sivas’a iletildi. Bu durum Karşısında Temsil Kurulu ile durum değerlendirmesi yapan Mustafa Kemal, Sivas’ta bütün kolordu komutanlarının katılacağı bir toplantı yapılması kararını çıkarttı.
16 –24 Kasım 1919 günleri arasında Sivas’ta gerçekleştirilen toplantıya başta 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ve 20 Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa olmak üzere davetli diğer kolordu komutanları – biri hariç – katıldı. Mustafa Kemal, Kazım Karabekir Paşaya kendi kaldığı odayı vererek kendisi başka bir odaya geçecektir..
Komutanlar toplantısına Temsil Kurulu üyeleri de katıldı. Toplantı gündeminde üç konu ele alındı: Mebuslar Meclisinin toplanma yeri, Meclisin toplanmasından sonra Temsil Kurulu ve millî teşkilatın alacağı şekil ve çalışma yöntemi, Paris Barış Konferansının bizim için olumlu veya olumsuz bir karar vermesi halinde tutulacak yol.
Bu konu başlıkları ile ilgili olarak 29 Kasım günü şu kararlar alındı:
Sakıncalarına rağmen Meclisin İstanbul’da açılmasına karşı çıkılmayacak. Seçilen milletvekilleri İstanbul’a gitmeden önce Trabzon, Samsun, İnebolu, Eskişehir ve Edirne gibi şehirlerde toplanarak, kendilerine gerekli bilgiler verilecek. Güvenlik önlemleri alınacak. Mecliste güçlü bir grup kurulacak. Komutanlar millî teşkilatın yayılmasına ve güçlendirilmesine hız verecek. İstenen şartlar oluşuncaya kadar Temsil Kurulu görevine devam edecek. Askeri önlemlere kesintiye uğramaksızın devam edilecek. Paris Konferansı olumsuz karar verirse, milletin bu konudaki kararına göre hareket edilecektir.
Kolordu Komutanlarının bir davetle Sivas’ta toplanması, millî teşkilatın gücünü göstermesi bakımından büyük önem taşımaktadır.
Kuvâ-yi Milliyeyi Amil, Millî İradeyi Hakim Kılmak Esastır
Milli Mücadele döneminde yaklaşık 28 kongre toplanmıştır. Bu kongreler içerisinde tek ulusal kongre Sivas Kongresi’dir. Sivas Kongresi Erzurum Kongresi’nde seçilen Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Temsil Kurulu üyeleri ve yeni seçilen diğer delegelerin katılımı ile toplanmıştır. Dolayısıyla bütün yurdu ve milleti temsil eden delegelerin katılımı ile kongre toplanmıştır.
Sivas Kongresi kararları arasında geçen “… Kuvâ-yı Milliyeyi Amil Millî İradeyi Hakim Kılmak Esastır ” (Millî güçleri etkili ve millî iradeyi egemen kılmak kesin ilkedir) ifadesi ile “millet egemenliği” Amasya Genelgesi ve Erzurum Kongresi’nden sonra ulusal bir kongre olan Sivas Kongresiyle hayata geçirilmiş oluyordu
Sivas Kongresi ve Temsil Kurulu milletten aldıkları temsil yetkisi ile bir hükümet gibi hareket ederek, yürütme görevini yerine getirmiştir.
Sivas Kongresi kararı ile kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, TBMM açıldıktan sonra da faaliyetine devam etmiş,siyasi bir grubun adı olmuş ve nihayet bu cemiyetin ismi değiştirilmek suretiyle yeni Türk devletinin ilk siyasi partisi olan “Halk Fırkası”nın kuruluşu sağlanmıştır.
Bu gelişmelerle Sivas Kongresi, TBMM iktidarına ve Cumhuriyet rejimine geçişin kurumu olmuştur.
“Cumhuriyetin Temelinin Sivas’ta atıldığı” ifadesinin tarihi kökleri de bu tarihi süreçten kaynaklanmaktadır.
Ulu Önder Atatürk, 13 Kasım 1937 günü Sivas’ı son defa ziyaret ettiklerinde, Kongre salonunu gezerken yanındakilere dönerek, Sivas Kongresi’nin önemini en güzel şekilde ifade eden şu veciz sözü söylemişti:
“ Burada Bir Milletin
Kurtuluşunu Hazırlayan
Kararlar Verildi
Sivas, 108 Gün Millî Mücadele Merkezi Olmuştur
Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Kurulu, 2 Eylül 1919 günü geldikleri Sivas’ta 108 gün kaldıktan sonra, 18 Aralık 1919 günü Ankara’ya hareket etmişlerdir.
Bu 108 gün boyunca Sivas Millî Mücadele merkezi olmuş, Sivaslılar bütün içtenlikleri ile bu kutlu konuklara ev sahipliği yapmış ve önemli bir çok tarihî olay bu süreçte yaşanmıştır.
selam dostlar sivas tarihi bukadar az aldugunu bilmezdim yani
benim bildigim sivas tarihi benim bildigim söyle
Sivas’ın bugünkü sınırları içerisinde yer alan Hafik Gölü, Pılır Höyüğü, Zara Tödürge Gölü kıyısındaki Tepecik Höyüğü ile Kangal ilçesi Çukur Tarla ve Kavak nahiyesi Höyük değirmeninde Prehistorik buluntular elde edilmiştir. Yıldızeli Argaz Höyük ve çevresinde Kalkolitik çağ (maden taş devri M.Ö. 5000-3500) ile Tunç Devri (M.Ö. 3000-1500) buluntuları elde edilmiştir.
Sivas’ın yazılı tarihi M.Ö. 2000 yılı başlarında Hititlerle başlamakta olup merkez Tatlıcak Köyü ile Uzuntepe Köyündeki Höyükler, Divriği Maltepe Köyünde bulunan höyük ve Gürün Şuğul vadisindeki Hititçe yazılar başlıca Hitit yerleşim alanlarıdır. Balkanlar üzerinden Anadolu’ya gelen Frig’lerin Hititleri ortadan kaldırmaları sonucu Sivas’ta Frig egemenliğine girmiştir. Frig yerleşimi Hitit yerleşim alanlarının üst katlarında görülmektedir. Lidya’lılar zamanındaki meşhur Kral Yolu da Sivas’tan geçmektedir.
Anadolu’daki Pers egemenliğinden sonra kurulan şehir devletlerinin zamanla Roma İmparatorluğuna bağlanması sonucu, önemli yol kavşağı üzerinde bulunan şimdiki şehir merkezinin iskan edildiği ve Sebasteia adını aldığı görülmekte veya ilin isminin Hitit Kavmi olan sibasip adından geldiği gibi, Roma İmparatoru Aguste tarafından şehre yunancada şehir manasına gelen “Sebasteia” adının verildiği ve yine Selçuklular zamanında üç değirmen anlamına gelen “Sebast” kelimesinden geldiği rivayet edilmektedir.Bu yörede Roma hakimiyeti tam olarak yerleştikten sonra şehre “Diyapolis” yani Mebud şehri adı verilmiştir.
Roma İmparatorluğu hakimiyetine giren şehir 395’te Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuna ayrılan topraklar içerisinde kaldı.1509’da Anadolu’ya giren Türkmen güçleri ve 1604’te Alparslan’ın önünden kaçan Selçuklu şehzadesi Elbasan Sivas yöresinde kısa süre hakimiyet sağlamışsa da, bölgenin Türk egemenliğine girmesi ancak 1071 Malazgirt Zaferinden sonra gerçekleşti. Kısa bir süre Selçuklu hakimiyetinde kalan Sivas’ta 1075’te Danişmend Beyliği kuruldu. Danişmend Beyliğinin taht kavgaları ile zayıf düşmesinden sonra Anadolu Selçuklularını yeniden birleştiren I.Mesud, 1152’de Sivas’ı eline geçirdi.Bizanslılarında karıştığı taht ve egemenlik kavgaları sırasında Anadolu Selçukluları ile Danişmend’liler arasında sürekli el değiştiren Sivas, 1175’te II. Kılıçarslan tarafından kesin olarak Selçuklulara bağlandı. Daha sonra İzzetdin Keykavus Sivas’ı başkent yapmış, uzun müddet Sivas’ta kalarak günden güne genişleyen Sivas Şehri mamur edilmiş ve 1217 yılında Şifaiye Medresesini yaptırmıştır. İlim adamlarını Sivas’ta toplayarak şehri büyük bir ilim merkezi haline getirmiştir, İzzetdin Keykavus Türbesi” yaptırdığı medrese içinde bulunmaktadır.1220 yılında İzzettin Keykavus ölünce yerine I. Aladdin Keykubat hükümdar oldu. Bu dönem Anadolu Selçuklularının en parlak dönemi oldu. Moğol istilasını dikkatle izleyen ve önlemler almaya çalışan Sultan 1224’te Sivas’ı surlarla çevirerek korunaklı duruma getirdi. Yerine geçen II. Gıyasettin Keyhüsrev’in kötü yönetimi sırasında sıkıntı çeken halk,1240 yıllarında ayaklanarak Sivas’ı yağmaladı. Selçuklu askerlerinin sivilleri sindirmek için seferber olduğunu gören Moğollar, Anadolu’yu ele geçirmek üzere harekete geçtiler. Gıyasettin Keyhüsrev’i 1243’te Kösedağı Savaşı’nda yenilgiye uğratan Moğol güçleri, ‘Sivas’ı işgal ettiler. Moğollarca bağımlı duruma gelen Selçuklular, Moğollar tarafından kurulan İlhanlı Devleti ile idareye hakim olunmuş. Sivas ili bu dönemlerde büyük bir gelişme göstererek önemli bir ticaret ve bilim kenti olmuştur.
Anadolu’da yarım asır kadar devam eden İlhanlılar devrinde Vali Demirtaş Sivas’a yerleşmiş ve istiklalini ilan ederek Sivas’ta uzun yıllar saltanatını sürdürmüştür. Demirtaş’tan sonraki Sivas Valileri sırayla, Alaattin Ertana oğlu Gıyaseddin Mehmet, Alaattin Ali ve oğlu Mehmet Bey Sivas’ta saltanatı sürdürmüşlerdir.
Ali Bey’in ölümünden sonra yerine geçen yedi yaşındaki Mehmet Bey’i Kadı Burhaneddin saltanatından uzaklaştırarak Sivas’ta kendi devletini kurmuştur. Bu arada Kadı Burhaneddin Sivas’ı onarmak için birçok çaba göstermiştir.
Surların etrafında hendekler kazdırılmış, kaleleri tamir ettirmiş ama Akkoyunlu aşireti reisi Kara Osman’la yaptığı muharebe sonunda katledilmiş yerine oğlu Alaattin geçmiştir.
Bu sırada Timurlenk Anadolu’ya akınlar yapmıştır. Yıldırım Beyazıt Amasya’yı almış Sivas’a yaklaşmış, güneyde Karamanlıların baskısına dayanamayan Alaattin, şehri Osmanlılara teslim etmiştir.
Bir davetle Sivas’ı teslim alan Beyazıt, şehri en büyük şehzadesi Emir Süleyman’a vermiştir. Sivas Osmanlıların eline geçtikten bir yıl sonra 1400 yılında Timur’un istilasına uğramış, bir süre sonra tekrar Osmanlı hakimiyetine geçmiştir.
Sivas Osmanlı İmparatorluğunda eyalet merkezi haline getirilerek Amasya, Çorum, Tokat kısmi olarak Malatya ve Kayseri illeri Sivas’a bağlı birer sancak olmuştur. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde belirtildiği gibi Sivas zamanının en önemli eyaletlerinden biridir (40 ilkokul, 1000 dükkan, 18 han, 40 kadar çeşmesi olduğundan bahsedilir.
Sivas’a birçok vali atanmış, bunlar içinde belki de ismi hiç unutulmayacak olan Halil Rıfat Paşanın yaptırdığı birçok yollar, köprüler, hanlar ve konaklar halen halkımızın hizmetindedir. Tarihin kaydedildiği zamandan beri önemli bir yerleşim merkezi olan Sivas, asırlar boyunca önemini korumuş ve özellikle Milli Mücadele yıllarında milli mücadeleye başlangıç olması ona tarihin en kıymetli değerini vermiştir.
MILLI MÜCADELE SIVAS
Sivas Kongresi Niçin Toplandı?
Kasım 1914’de girdiğimiz Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıktık. Savaş sona erdiğinde milyonlarca kilometrekare toprağı ve yüzbinlerce insanımızı kaybetmiş olarak Anadolu topraklarına çekildik. Türkleri, Anadolu’dan da atma projesi devreye sokuldu. Mondros Ateşkesinin uygulamaya konulması sonucu Musul, İstanbul, Boğazlar, Doğu Trakya, İskenderun, Maraş, Urfa, Antep, Batum, Adana, Antalya, Kuşadası ..vd. Anlaşma( İtilaf) devletleri’nin işgaline uğradı. Anadolu içlerine ve kıyılarına askerî birlikler çıkardılar.
Ermeni ve Rum azınlık, işgal ordularını çoşku ile karşıladıkları gibi ülkenin çeşitli yörelerinde taşkınlıklarını, katliamlarını sürdürdü. Paris Barış Konferansı kararı gereğince Yunanlıların İzmir’i işgali, bardağı taşıran son damla oldu.
Henüz Balkan ve Birinci Dünya Savaşı yaralarını sarmadan Anadolu topraklarının da işgale uğraması, Türk halkını karamsarlığa düşürdü. İşgaller ve azınlıkların tutumu karşısında, ülke yöneticileri siyaset yoluyla sorunu aşacaklarını düşünürken, aydınlar arasında Amerikan, İngiliz, Fransız ‘manda’ eğilimleri baş gösterdi.
Manda düşüncesini savunanlara göre: “ Alman desteği altında Anlaşma devletlerine yenilen Osmanlı Devleti, bu güçlü devletlere karşı tek başına bir mücadele yürütemezdi ”. Mevcut durum karşısında ulusa olan güven duygusunu yitirenler: “ işgallere karşı direniş, yeni işgallere yol açar ” diye düşünüyorlardı. Ulusal tepki ve direnişler İstanbul basınında eleştirilmekte, İstanbul Hükümeti tarafından ise şiddetle uyarılmaktaydı.
Atatürk, bu durum karşısında Türk ulusuna duyduğu güvenle: “ Memleketi bu müthiş badireden kurtarmak için yalnız bir kuvvetin temini lazımdır: milletin birliği ” diyerek, bağımsızlık yolunda ilk yöntemi açıklıyordu. Birliği sağlamanın yolu ise ulusal bir kongreden geçiyordu. Ulusun temsilcileri bir araya gelecek ve ülkenin içinde bulunduğu duruma bir çözüm getirecekti. Bu çözümün kararları Sivas Kongresi’nde (4-11 Eylül 1919) alınacaktır.
Sivas Kongresi Nerede Kararlaştırıldı?
9. Ordu Müfettişi olarak, asayişi düzeltmek göreviyle Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa Ali Fuat (Cebesoy), Rauf (Orbay) ve Refet (Bele) ile Amasya’da buluştu. Amasya Genelgesi için Kazım Karabekir Paşa ve diğer ilgililerin onayı alındı. 21 / 22 Haziran 1919’da yayımlanan genelge, illerin askerî ve mülkî yöneticilerine telgrafla, İstanbul’daki bazı devlet adamları ve komutanlara ise özel mektup ekinde ulaştırıldı.
Amasya Genelgesi “ Vatanın Bütünlüğü Milletin Bağımsızlığı Tehlikededir ” uyarısı ile başlıyor ve “ Milletin Bağımsızlığını Yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır ” çözüm önerisi ile sürüyordu.
Sivas Kongresi kararı, genelgede şöyle belirtiliyordu: “ Milletin istiklâlini kurtarmak için, her türlü tesir ve baskıdan uzak bir millî heyetin kurulması gerekmektedir. Bunun için yazışmalar sonunda, Anadolu’nun en güvenilir yeri Sivas’ta Millî Kongre’nin toplanması kararlaştırılmıştır. Fırka (parti) anlaşmazlıkları gözetilmeden her sancaktan, halkın güvenini kazanmış üç murahhasın (delegenin ), mümkün olan çabuklukla yola çıkarılması gerekir. Her ihtimale karşı bunun bir ‘millî sır’ olarak tutulması ve gereken yerlerde yolculuğun değişik adla ve kılıkla yapılması lâzımdır.
Müdafaai Hukukı Millîye Cemiyetleri ve Belediye Başkanlıklarınca murahhasların seçilmesi ve yola çıkarılması hakkında, vatanseverlikle yardımcı olmanızı; ve onların adlarıyla yolculuk tarihlerinin telgrafla bildirilmesini istirham eylerim .”
Mustafa Kemal Paşa Sivas’ta ( 27 Haziran 1919)
Erzurum Kongresi’ne katılmak üzere Erzurum’a gitmekte olan Mustafa Kemal Paşa, 27 Haziran 1919 günü Sivas’a geldi. Israrla İstanbul’a çağırıldığı, emirlerinin dinlenilmemesi için genelgeler yayımlandığı, tutuklama söylentilerinin dolaştığı bir sırada geldiği Sivas’ta halk ve askerler tarafından çoşkuyla karşılandı. O anı kendisi Nutuk’ta şöyle anlatır:
“ Sivas şehrine girerken, caddenin iki tarafı büyük bir kalabalıkla dolmuş, askeri birlikler tören düzenini almış bulunuyordu. Otomobillerden indik. Yürüyerek askeri ve halkı selamladım… Bu manzara, Sivas’ın saygıdeğer halkının ve Sivas’ta bulunan kahraman subay ve askerlerimizin bana ne kadar bağlı ve sevgi ile dolu olduğunu gösteren canlı bir tanık idi.. ”
27 Haziran günü Sivas Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yöneticilerine şu direktifleri verdi: “ Halkın çoğunluğunu, özellikle okumuş ve genç unsurları amaç etrafında toplayınız. fiili direnişe hazırlanın. Olumsuz propaganda ve akımlara karşı önlemler alın. Kolordu Komutanı ve Kurmay Başkanı ile çok sıkı ve sürekli ilişki içinde bulununuz, onların şifresi ile önemli konular ve durumlar hakkında bilgi alış verişi yapın. Vali ile de iyi ilişkileri geliştirerek iki merkezin vilayete yapacağı duyurulardan bilgi sahibi olunuz. Sivas merkezinden Erzurum Kongresi için iki delege seçerek derhal yola çıkarınız ”
Bu direktifler, Sivaslı vatanseverler üzerinde kıvılcım etkisi yaptı. Ulusal mücadele yolundaki çabalarını artırdılar. M. Kemal, 28 Haziran sabahı, Ramazan Bayramının birinci günü, erkenden Erzurum’a doğru yola çıktı.
Sivaslılar Mustafa Kemal Paşayı Karşılıyor ( 2 Eylül 1919)
Ermeni tehdidine karşı Doğu illerinin birliğini sağlamak amacıyla toplanan Erzurum Kongresi amacına ulaşmış, Kongreye başkanlık eden ve yönlendiren Mustafa Kemal Paşa, beraberindeki arkadaşları ve üç Temsil Kurulu üyesiyle birlikte Sivas yolundadır.
2 Eylül günü Sivas, tarihinin en mutlu günlerinden birine uyanır. Sivas halkı, Erzincan yönüne doğru, erken saatlerde akın etmeye başlar. Atlı – yaya yola çıkanlar Kılavuz tepesinde toplanır. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını getiren otomobillerin Seyfebeli’nden görülmesi ile Sivaslıları büyük bir sevinç dalgası kaplar. Halkın büyük sevgi gösterisinden sonra güneş batarken hep birlikte şehre girilir. Karşılamaya çıkamayanlar caddenin iki yanını doldurmuş, alkış tufanı arasında Mustafa Kemal Paşayı selamlar.
Sivaslılar, misafirleri için Mekteb-i Sultanî’yi (Kongre Binası-Lise) hazırlamışlardı. Akşam onurlarına yemek verilir. Dinlenmeye çekilirler.
Sivas Kongresi’nde Sivas Delegesi Var mıydı?
Sivas Vilayeti, ‘Altı Doğu İli”nden biri olması nedeniyle Erzurum Kongresi’nde temsil edildi. Erzurum Kongresi’ne katılan 13 delegeden ikisi Sivas Merkez Sancağı’nı temsilen Erzuruma gitti. Erzurum Kongresi sonunda dokuz kişilik Temsil Kurulu belirlendi. Sivas (merkez) delegeleri, Mustafa Kemal Paşanın bütün ısrarlarına rağmen Temsil Kurulu’nda görev almadı. Bunun üzerine, Sivas Vilayeti adına Temsil Kurulu’na Bekir Sami (Kunduk) ve Rauf (Orbay) Beyler seçildi.
Erzurum Kongresi’ne katılan yaklaşık 56 delege, Sivas Kongresi’ne katılmak için memleketlerinden yetki almamışlardı. Ayrıca bu delegeleri Sivas Kongresi’ne getirmek pratik olarak da mümkün değildi. Bu durum karşısında, Temsil Kurulu üyelerinin, Doğu illerini ve Trabzon vilayetini temsilen Sivas Kongresi’ne katılması kararlaştırıldı. Bu nedenle, Sivas Kongresi’nde – Temsil Kurulu üyeleri dışında – Doğu illerinden ve Trabzon’dan delege yer almamıştır.
Böylece, Bekir Sami (Kunduk) ve Rauf (Orbay) Bey, Sivas Vilayeti kontenjanından seçildikleri Temsil Kurulu Üyeliği ile hem doğu illerinin, hem de dolayısıyla Sivas’ın temsilcisi olarak Sivas Kongresi’nde yer almışlardır.
Sivaslılar Kongre için neler yaptı?
Sivaslı Rasim (Başara) Bey, Müftü Abdürrauf Efendi, Emir (Marşan) Paşa ile 3.Kolordu Komutanı Selahattin(Çolak) ve M.Kemal Paşanın özel temsilcisi Ask.Dr. İbrahim (Tali) Bey, ‘lise’ binasının Kongre için düzenlenmesiyle ve diğer hazırlıklarla ilgilendiler. Hayri (Sığırcı)Bey ve Şekercizade İsmail Efendi, evlerinden getirdikleri eşyalar ile Mustafa Kemal Paşa’nın kalacağı odayı ve Kongre salonunu döşediler.
Mustafa Kemal Paşa, Erzurum’dan gönderdiği haberle gelen delegelerin otellerde kalmasını yasaklayınca, Şekercizade İsmail Efendi çok sayıda delegeyi evinde uzun süre misafir etti.
Rasim Bey ve Sivas Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin diğer yöneticileri, Hürriyet ve İtilaf Partisi Sivas örgütünün olumsuz propagandalarını boşa çıkararak, halkı millî mücadeleye ısındırdılar.
Sivas Kongresi delegelerinin yemekleri ilk günlerde Sivas Belediyesi tarafından karşılandı. Belediye Başkanı Abdulhak Bey sadece yemekle değil, bütün sorunlarla yakından ilgilendi. Daha sonra masrafları kısmak amacıyla, yemekler Kongre binasının alt katındaki mutfakta çıkarıldı.Yemek giderleri belli ölçüde Sivas’ın varlıklı aileleri tarafından karşılandı.
Şehrin ileri gelenleri ve yöneticileri sık sık kongre binasına giderek, Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekileri ziyaret ettiler, gece sohbetlerine katıldılar.
Böbreklerinden rahatsız olan Mustafa Kemal Paşaya sık sık kepenek suyu getirilerek iyileşmesine yardımcı olundu.
Fransızların Güneyden, İngilizlerin Kuzeyden şehri işgal edeceği tehdit ve söylentilerine, Elazığ Valisi Ali Galip’in Kongreyi basarak dağıtma girişimlerine, İstanbul Hükümeti’nin baskılarına rağmen vatansever Sivas halkı Sivas Kongresine, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına tam bir ev sahipliği yapmıştır.
12 Eylül 1919 günü Kongre salonunda halka açık bir toplantı yapıldı. Davetli Sivaslılar tam kadro bu toplantıya katıldığı gibi, aynı gün Ulu Cami’de yapılan toplantıya Sivas halkı büyük bir ilgi ile katılarak, heyecanlı konuşmaları can kulağı ile dinlemişlerdir.
Mustafa Kemal Paşa, arkadaşları ve Temsil Kurulu üyeleri 108 gün kaldıkları Sivas’ta huzur içinde çalışmalarını yürütmüşlerdir.
Kongre sonrası Sivaslı vatansever kadınların yaptıkları çalışmalar her türlü övgünün üstündedir.